Rumeli'den Türkmeneli'ne Kadar, Türklere Zulüm
Alev SÜLEYMAN - 8 Ocak 2007
Saddam'ı idama götüren süreçte hep Şiilere ve Kürtlere yapılan soykırımdan söz edildi. Şiilerin Duceyl’de, Kürtlerin Halepçe'de katliamından bahsedildi. Saddam sadece Şiilere yönelik yaptığı katliam yüzünden kurban bayramında idam edildi. Saddam’dan intikamı Şiiler mi aldı yoksa Amerika mı orası pek ayan değil!. Ama bir gerçek var ki Saddam konusunda Kürtlerin eli boş kaldı. Türkmenler bu sıralamada yer almıyorlar, çünkü biz intikam almayı başkasının maşası olmayan bir milletiz. Kendi işimizi zamanı geldiğinde kendimiz görmeyi biliriz.
Ateş düştüğü yeri yakar misali, beni de sadece o topraklarda Türklere ve Türklüğe yapılan zulmü duyurmaya düşer. Çünkü Şiilerin anayurdu İran, Barzani ve Talabani’nin ağabeyliğini yapan Amerika elbette kardeşlerinin haklarını bundan sonrada korumaya çalışacak. Tıpkı otuz bin şehidin katilinin arkasından yürüyenleri bir maşa gibi hep kullanacaktır. Kahrolsun insanın başına bir kere o tasma geçirildi mi insanoğlu köpekleşmekten kurtulamıyor. Iraklı Türklerin tarihi hakkında değişik kitap, makale ve yazılara baktığımızda aslında Balkanlardaki Türklerin tarihini kolayca görebiliriz. Sadece yerler, isimler ve olayların gerçekleştiği tarihler değişik, baskı, zülüm, canavarlık, katillik hep aynı. Kıyaslamalı tarihimize bazı örneklerini vermek istiyorum: Sırasıyla başlayacak olursak Osmanlının çekilişinden sonra Asimile etmek ve Türklerin yoğunlukta yaşadığı bölgeler Araplaştırılmış yada Kürtleştirilmiştir. Türkçe okullar baskı ve kapatılmalarla karşı karşıya kalmıştır. 1945 sonrası Yugoslavya'daki gelişmelere ne kadar çok benziyor değil mi ? Türklerin şehir ve köylerdeki topraklarına el konulup Arap ve Kürt nüfusa dağıtılmıştır. Bu istimlak bizim toprak yasamıza ne kadar da benziyor ?
Türk dilinde konuşma yasaklanmış aile arasında bile Türkçe konuşanlar hapise varacak kadar ağır cezalara çarptırılmıştır. 1985 sonrası Bulgaristan Türklerine yönelik çağdışı baskılara nekadar da çok benziyor değil mi ? Türkmen liderler gizlice öldürülmüş yada kaçırılıp akıbetleri hakkında bilgi alınamamıştır. Bizde idam edilen Yücelcilerle, Yunanistan'da büyük lider Dr. Sadık Ahmet’in arabasının önüne tesadüfen(!) çıkan traktöre ne kadar da benziyor değil mi? Türkçe isimli şehirlerin tamamına yakının ismi değiştirilmiştir. Ya tercüme edilmiş yada yeni bir isim verilmiştir. Türklerin yoğunlukta yaşadığı şehirlerin nüfusunu azaltmak için diğer şehirlere bağlanmıştır. Balkanlardaki şehirlerimize ve köylerimize ne kadar da çok benziyor değil mi ?
Türk nüfusunu yok etmek için şehirlerden devamlı Türk ailelerin göç etmesi için yoğun bir şekilde asimilasyon politikaları uygulanmıştır. Günümüz Balkanlarına ne kadar da çok benziyor değil mi ? Türklerin kendi dillerinde eğitim yapmaları yasaklanmamıştır. Bizde yasaklanmamış ama ilk fırsatta okulların kapatılması için fırsat kollanmıştır. Resmi dairelerde Türkçe konuşulması yasaklanmıştır. Bizde ise iki Türk aynı resmi dairede çalışma fırsatı bulamadığından dolayı bu tip sorunla karşı karşıya kalmadık. Camilerde Türkçe vaaz ve hutbe verilmesi yasaklanmış bizde ise kısıtlanmıştır, Her şehirde en fazla sadece bir camide Türkçe vaaz verilmesi, uygun görülmüştür. Nüfus sayımında hazırlanan formlarda Türkmen toplumu inkar edilmiş, bizde ise formlar kurşun kalemle doldurulmuş. Ancak sayım merkezine ulaşmadan milliyet hanesinde silgi kullanılmıştır. Bütün milletlerde artış olurken ne hikmetse sadece Türk nüfusu azalmakta. Yazılacak çizilecek çok zülüm katliam daha var. Yaklaşık 200 yıldır bütün baskılara rağmen ayakta durmasını bilen bir millet, budan sonrada hep var olacak. Yeter ki aramıza nifak sokulmasına izin vermeyelim. Siyasette, kültürde, örfte, gelenekte, sivilde yaşamın her parçasında birbirimize destek olalım. Geçmişimiz kadar geleceğimizde parlak olacak bir milletiz biz. Yazımı Necip Fasıl’ın bir şiiriyle bitirmek istiyorum. Fikir adamı Necip Fasıl davasını haykırırken sanki satırları günümüze bir sesleniş, bir selam olduğunu düşünüyorum.
Ana rahmi zahir şu bizim koğuş,
Karanlığında nur, yeniden doğuş…
Sesler duymaktayım : Davran ve boğuş !
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin !
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin !
Mehmed’im sevinin başlar yüksekte !
Ölsek de sevinin eve dönsek de !
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte !
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir !
Gün doğmuş, gün batmış, ebet bizimdir !